TÜKETİCİ UYUŞMAZLIKLARININ ÇÖZÜMÜNDE YENİ BİR YOL: DAVA ŞARTI OLARAK ARABULUCULUK
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden biri olan arabuluculuk, birçok ülkede yaygın ve etkin şekilde kullanılmaktadır. Arabuluculuk, esas itibariyle ihtiyari olarak uygulama alanı bulurken, Ülkemizde bazı uyuşmazlık alanlarında dava şartı (zorunlu) arabuluculuk da öngörülmüştür. Dava şartı arabuluculuk hukuk düzenimizde ilk olarak iş uyuşmazlıklarında 01.01.2018’den itibaren uygulanmış ve bunu takiben ticari uyuşmazlıklarda 01.01.2019’dan itibaren uygulanmaya başlamıştır.
22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a (“TKHK”), “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlığı ile eklenen 73/A maddesi ile tüketici uyuşmazlıklarında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı haline getirilmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde tarafların, istisnalar dışındaki tüketici uyuşmazlıkları ile ilgili olarak tüketici mahkemesine başvurmadan önce zorunlu arabuluculuk aşamasını tamamlamaları gerekmektedir. Bu çalışmada söz konusu düzenleme çerçevesinde tüketici uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuğun kapsamı, istisnaları ve uygulaması ele alınmaktadır.
Dava Şartı Arabuluculuk Kapsamında Olmayan Tüketici Uyuşmazlıkları Nelerdir?
TKHK’nin 73/A maddesi ile tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı haline getirilmiş olmakla birlikte bazı uyuşmazlıklar kapsam dışında tutulmuştur. Buna göre, aşağıdaki tüketici uyuşmazlıklarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır.
- Tüketici Hakem Heyetinin Görevi Kapsamında Olan Uyuşmazlıklar
Ülkemizde tüketici uyuşmazlıklarının çözümü için iki basamaklı bir sistem öngörülmüş olup ilgili yıl için geçerli parasal sınırın altında kalan tüketici uyuşmazlıkları tüketici hakem heyetlerinde karara bağlanır, bu karara karşı tüketici mahkemeleri nezdinde itiraz edilebilir. Diğer tüm uyuşmazlıklar ise doğrudan tüketici mahkemelerinde dava açılarak karara bağlanır.
TKHK m. 66’ya göre Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla il merkezlerinde ve yeterlilik şartları yönetmelikle belirlenen ilçe merkezlerinde en az bir tüketici hakem heyeti oluşturmakla görevlidir. TKHK m. 68’de ise hangi tüketici uyuşmazlıklarının hangi hakem heyetine götürüleceğini belirlemek için Tüketici Hakem Heyetlerinin parasal sınırları belirlenmiştir. Bu maddede belirtilen parasal sınırların her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanması da hükme bağlanmıştır. 2020 yılı için yeniden değerleme oranına göre belirlenen parasal sınırlar ve başvuru yapılacak tüketici hakem heyetleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:
İlgili Parasal Sınırlara Göre Tüketici Uyuşmazlıklarında Yetkili Hakem Heyetleri (2020 Yılı) | ||
6.920,00 TL altında bulunan uyuşmazlıklar | İlçe Tüketici Hakem Heyetleri
|
|
Büyükşehir statüsünde olan illerde | 6.920,00 TL ile 10.390TL arasındaki uyuşmazlıklar | İl Tüketici Hakem Heyetleri |
Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde | 10.390 TL’nin altında bulunan uyuşmazlıklar | İl Tüketici Hakem Heyetleri |
Büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde | 6.920,00 TL ile 10.390TL arasındaki uyuşmazlıklar | İl Tüketici Hakem Heyetleri |
Buna göre 2020 yılı için değeri 10.390 Türk Lirasının altında olan tüm tüketici uyuşmazlıkları tüketici hakem heyetleri nezdinde karara bağlanacak, verilen karara karşı tüketici mahkemesine itiraz yolu açık olacaktır. Bu sınırlar içerisinde kalan uyuşmazlıklarla ilgili tüketici mahkemelerinde dava açılamayacaktır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-18. maddesine göre; “Özel kanunlarda tahkim veya başka bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna başvurma zorunluluğunun olduğu veya tahkim sözleşmesinin bulunduğu hâllerde, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz.” Bu hüküm bağlamında, TKHK’de belli bir miktarına altındaki tüketici uyuşmazlıklarında Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru zorunlu tutulduğundan, hakem heyetlerine başvuru alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından olduğundan ve ayrıca TKHK’nin 73/A maddesi hükmü gereğince tüketici hakem heyetlerinin görev alanında kalan uyuşmazlıklarda arabulucuya başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır.
- Tüketici Hakem Heyeti Kararlarına Yapılan İtirazlar
TKHK’nin “Karar ve karara itiraz” başlıklı 70. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, “Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir.” TKHK’nin 73/A maddesi gereğince, tarafların, Tüketici Hakem Heyetlerinin kararlarına karşı yapacakları itirazlardan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır.
- TKHK m. 73/6 Kapsamındaki Davalar
TKHK m. 73/6’ya göre; “Tüketici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile Bakanlık; haksız ticari uygulamalar ve ticari reklamlara ilişkin hükümler dışında, genel olarak tüketicileri ilgilendiren ve bu Kanuna aykırı bir durumun doğma tehlikesi olan hâllerde bunun önlenmesine veya durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı alınması veya hukuka aykırı durumun tespiti, önlenmesi veya durdurulması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilir.” Tüketici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile Bakanlık tarafından bu madde kapsamında açılacak olan davalardan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır.
- TKHK m. 74 Kapsamındaki Davalar
TKHK’nin 73/A maddesine göre, TKHK’nin “Üretimin veya satışın durdurulması ve malın toplatılması” başlıklı 74. maddesi kapsamında olan davalara ilişkin uyuşmazlıklar zorunlu arabuluculuk kapsamında değildir. Bahse konu maddeye bakıldığında, madde kapsamında yer alan davalar şunlardır:
- Bakanlık, tüketiciler veya tüketici örgütleri tarafından satışa sunulan bir seri malın ayıplı olduğunun tespiti, üretiminin veya satışının durdurulması, ayıbın ortadan kaldırılması ve satış amacıyla elinde bulunduranlardan toplatılması amacıyla açılan davalar,
- Satışa sunulan seri malın ayıplı olduğunun mahkeme kararı ile tespit edilmesi hâlinde, mahkeme ayıbın niteliğine göre malın satışını geçici olarak durdurma veya ayıbı giderme kararları verebilir. Üretici veya ithalatçı, mahkeme kararının tebliğ tarihinden itibaren en geç üç ay içinde malın ayıbını ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Malın ayıbının ortadan kalkmasının imkânsız olması hâlinde mal, üretici veya ithalatçı tarafından toplanır veya toplattırılır. Toplatılan mallar taşıdıkları risklere göre kısmen veya tamamen imha edilir veya ettirilir. Bu kapsamda imha edilen malla ilgili tüketicinin açacağı davalar.
- Tüketici İşlemi Mahiyetinde Olan ve Taşınmazın Aynından Doğan Uyuşmazlıklar
TKHK’nin 73/A maddesi gereğince, tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklar ile ilgili dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması dava şartı kapsamına alınmamıştır. TKHK m. 3’te yer alan “mal” tanımı gereğince, “taşınmaz mallar” da Kanunun tüketiciye tanımış olduğu koruma kapsamındadır. Bu bağlamda taraflardan birinin tüketici, diğer tarafın bu işi ticari veya mesleki amaçlarla yapan satıcı veya yüklenici olduğu konut ve tatil amaçlı taşınmazların aynından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, örneğin ön ödemeli konut satış sözleşmeleri (m. 40), devre tatil sözleşmeleri (m. 50) ile konut finansmanından (m. 32) kaynaklanan tüketici uyuşmazlıkları, dava açmadan önce arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır.
Arabuluculuk İlk Toplantısına Katılmamanın Sonucu Ne Olacaktır?
Zorunlu arabuluculuğun genel hükümlerinden ayrı olarak tüketiciler lehine bazı hükümler de getirilmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-11 maddesine göre, “Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.”
Tüketicinin korunması amacıyla TKHK’ye eklenen 73/A-2 maddesi gereğince, 6325 sayılı Kanun’un bahse konu hükmünün tüketici aleyhine uygulanmayacağı düzenlenmiş olup arabuluculuk ilk toplantısına katılmayan tüketici aleyhine yargılama gideri ve arabuluculuk ücretine hükmedilemeyecektir.
Tüketicinin Ödeyeceği Arabuluculuk Ücreti Hangi Hallerde Adalet Bakanlığı Bütçesinden Karşılanacaktır?
TKHK’nin 73/A-3 maddesinde, arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya tarafların anlaşmaları ya da anlaşamamaları halinde tüketicinin ödemesi gereken arabuluculuk ücretinin tüketicilere ilave yük getirmemesi amacıyla Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacağı ve söz konusu hallerde arabuluculuk ücretinin iki saatlik ücret tutarını geçmeyeceği hükme bağlanmıştır.
Yine TKHK’nin 73/A-4 maddesine göre, tarafların dava şartı olarak arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşamaması nedeniyle açılan davanın tüketici lehine sonuçlanması hâlinde arabuluculuk ücreti, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilecektir.
Dava Şartı Arabuluculuk Derdest Davalarda Uygulanacak mıdır?
TKHK’ye eklenen geçici 2. madde ile TKHK’nin dava şartı arabuluculuğa ilişkin hükümlerinin, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla, dava şartı arabuluculuk, ilgili hükümlerin yürürlüğe girmiş olduğu 28.07.2020 tarihi itibariyle görülmekte olan derdest davalarda uygulanmayacaktır.
Sonuç olarak;
Zayıf konumdaki tüketiciyi korumak amacıyla 6502 sayılı Kanun kapsamında olan uyuşmazlıklarla ilgili tüketici mahkemelerinde dava açılmadan önce arabulucuya başvurunun dava şartı haline getirilmesi, mahkemelerin iş yükünün azaltılması yanında tüketici uyuşmazlıklarında yargılama süreçlerine kıyasla daha hızlı, ekonomik ve tarafların menfaatlerine uygun çözümler üretilmesine katkı sağlayacaktır.